KURTULUŞ SAVAŞI
Muntazam orduların kurulmasından önce, ülkenin içine düştüğü acıklı durumu gören ülkenin birlik ve bütünlüğünü sağlamak için silaha sarılan pek çok vatansever insan vardı.
Enver Benhan Şapolyo "Kuva-yı Milliye" adlı kitabın 80. Sayfasında 'Kuva-yı Milliye'ciyi" şöyle tarif ediyor: "Kuva-yı Milliyeci, yalnız milli vicdanından emir alan, mücadelesinde yılmadan hayatını istihkar eden, ferdi menfaatlerden tamamıyla uzak, milli bir aşk ile içi yanan, emperyalistlere ateş püsküren, cesur, yiğit, milliyetçi ve halkçı bir kuvveti temsil ediyordu. Kuva-yı Milliyeciler, hürriyet ve istiklal için Milli Mücadele'ye giriştiler." Aynı yazar "Türk inkılabı Tarihi Notları" adlı kitabında Kuva-yi Milliye'nin kuruluşu içinde şunları yazar: "Yunanlılar 15 Mayıs 1919 tarihinde ızmir'i işgal ederek yaptıkları taşkınlık ve zulüm yüzünden, Türk milleti hürriyet ve istiklalini kazanmak üzere milli kongreler kurduğu gibi, vatanın müdafaası için KUVA-Yı MıLLıYE teşkilatını meydana getirdi.* Kuva-yi Milliye, Osmanlı imparatorluğunun çöküşü sıralarında meydana gelen "HALK MÜDAFAA TEŞKİLATI"nın adıdır.
Hükümet merkezi işgal edilmiş, ordusu dağıtılarak bütün cephesi elinden alınmış ve devleti yıkılmış olan türk millletinin istiklal davası için teşkilatlanmasına KUVA-YI MİLLİYE adı verildi.... Elbette Kuva-yı Milliye'yi doğuran sebepler vardır. Bunların başlıcaları nelerdir? E.B Şapolya onları da şöyle sıralıyor:
"... Birinci sebep, I. Dünya savaşında yenilmiş olan Türkiye'yi itilaf devletlerinin taksime başlamaları ve Türk ordularını dağıtmaları. ıkinci sebep, Yunanlıların Anadolu'yu istilaları, zulümleri ve şımarıklıkları. Üçüncü sebep, Osmanlı padişahının devleti idare edemeyip, Türk milletini müdafaa edemeyişidir."
Burada kısaca Dğu Cephesi'ne de değinelim. Şöyle ki Mondros Silah Bırakışması "30 Ekim 1918" hükümleri gereği dağıtılmasına karar verilen Osmanlı ordusu ve kolluk güçleriden, etkileyemedikleri tek birlik Erzurum'daki Kazım Karabekir Paşa'nın komutasındaki XV. Kolordu bu görevi büyük bir özveri ile yerine getirmiştir.
Mesela :
9 Haziran 1920 tarihinde Doğu cephesi Komutanlığına atanan Kazım Karabekir Paşa'nın Ermenilere karşı doğuda kazandığı askeri zaferin sonunda Gümrü' de imzalanan "Gümrü Barış Antlaşması" TBMM hükümetinin uluslar arası alanda sağladığı ilk başarıdır.
TBMM'nin muntazam ordusunun Yunanlı' lara karşı kazandığı ilk zafer I. ınönü savaşları ile temeli oluşturulan Kurtuluş Savaşı, Sakarya, Dumlupınar, BAŞKUMANDAN MEYDAN MUHARREBESİ ile noktalanır. M. Kemal tüm bu savaşların içinde ve başındadır.10 Ocak 1921 akşamı kazanılan I. inönü savaşı, 1 Nisan 1921'de kazanılan II. İnönü Savaşı takip eder.
II. İnönü zaferi üzerine İsmet (İnönü) Paşa' nın , M. Kemal Paşa' ya Metristepe' den çektiği ve zaferi müjdeleyen telgrafı şöyledir.
Metristepe' den 1.4. 1921
Saat 6.30 sonrada Metristepe' den gördüğüm durum : Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri direnen ve artçı olduğu sanılan düşman birliği sağ kanat grubunun saldırısı üzerine, dağınık olarak çekiliyor. Yakından kovalanıyor. Hamidiye yönünde karşılaşma ve çatışma yok. Bozüyük yanıyor. Düşman binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş alanını silahlarımıza bırakmıştır.
Batı Cephesi Komutanı ısmet
Mustafa Kemal Paşa bu telgrafa şu görkemli cevabı verir.
ınönü Savaş Meydanında Metristepe' de, Ankara 1. 4. 1921
Batı Cephesi Komutanı ve Genelkurmay Başkanı ısmet Paşa'ya Bütün Dünya tarihinde, sizin ınönü Meydan Savaşlarında yüklendiğiniz görev ölçüsünde ağır bir görev yüklenmiş komutan pek azdır. Ulusumuzun bağımsızlığı ve varlığı, çok üstün yönetimimiz altında şeref' le görevini yapan komuta ve silah arkadaşlarınızın duyarlılığına ve yurtseverliğine büyük güvenle dayanıyordu.
SİZ ORADA YALNIZ DÜŞMANI DEĞİL, ULUSUN KARA YAZGISINI DA YENDİNİZ. Düşman çizmesi altındaki kara yazılı topraklarımızla birlikte bütün yurt bugün, en kıyıda ve en köşede kalmış yerlerine dek utkunuzu kutluyor. Düşmanın yurdumuzu ele geçirme tutkusu, dayancınızın ve yurtseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu.
Adımızın tarihin övünç yazıtları arasına geçiren ve bütün ulusta size karşı sonsuz bir saygı ve bağlılık duygusu uyandıran büyük savaşınızı ve utkunuzu kutlarken, üstünde durduğunuz tepenin, size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir şeref alanı gösterdiği kadar, ulusumuz ve kendiniz için yükseliş parıltılarıyla dolu bir geleceğin çevreni de gözler önüne serdiğini söylemek isterim.
Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal
ısmet Paşa, Mustafa Kemal'e şu telgrafla cevap verir.
Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Kıyım ve zorbalık dünyasının en kıyasıya saldırılarına karşı yalnız ve şaşkın kalan ulusumuzun maddesel ve ruhsal bütün yetenek ve güçlerini ruhundaki ateşle toplayan ve eyleme geçiren Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa. Yiğit erlerimiz ve subaylarımız adına, erlerimizle avcı hatlarında omuz omuza vuruşan tümen ve kolordu komutanları adına övgü ve kutlamalarınıza büyük bir övünçle teşekkür ederim.
Batı Cephesi Komutanı, İsmet
Yukarıya aldığımız ve her biri birer edebiyat şaheseri olan bu üç tel yazısında, o günleri hissederek gözleri yaşarmadan okuyabilmek mümkün mü?
I. ve II. İnönü zaferlerine rağmen düşman asıl hedefinden vazgeçmemişti. 10 Temmuz 1621 günü öğleden sonra Yunanlılar büyük bir saldırıya geçerek Eskişehir'e girdiler. Gerek asker, gerek malzeme miktarı olarak Türk Ordusunun iki katı idiler. Eskişehir'den sonra Yunanlılar Kütahya'ya da girdiler. Bir anda savaşın seyri değişmiştir.
İnönü zaferlerinin kumandanı İsmet Paşa çaresizlik içindedir. ısmet Paşa' nın 600 km.lik bir cepheyi tutması lazımdır. Ama hangi ordu ile. Şehirlerden ve düşman istilasından kaçan göçmenlerle askerler birbirlerine karışmıştır. Toz ve dumandan göz gözü görmemektedir. Bu durumdan ancak bir mucize sayesinde kurtulunabilirdi.
Evet hangi mucize. Nereden gelecekti bu mucize ?
Savaşın en hareketli bir anında bir mucize gerçekleşir. "Mucize" Ankara'dan gelmektedir ve adı da MUSTAFA KEMAL PAŞA' dır. Evet, Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa' nın savaş alanındaki karargahından içeri girer, ısmet Paşa gözlerine inanamaz. Karargahın kapısından içeri sanki Bir milyonluk bir ordu giriyordu.
Yeri gelmişken burada bir anıya değinelim.
Yıl 1936 İngiltere Kralı VIII. Edward, Atatürk!ü ziyarete gelir. 4 Eylül 1936 günü Atatürk misafirinin şerefine bir yemek verir. Dolmabahçe Sarayının salonunda yenen yemek sırasında İngiltere Kralı Atatürk'e sorar:
-Türkiye bir savaş anında ne kadar asker çıkarabilir Ekselans?
Mustafa Kemal'in cevabı şudur:
-Bu düşmana ve savaşa göre değişir. ıcabında kadınlı erkekli bütün Türk'ler askerdir. Fakat talim görmüş bir milyon Kral biraz düşündü: -Demek bir savaş çıktığında derhal iki milyonluk bir kuvvete sahiptirler. Atatürk düzeltir.
-Hayır ... Umumiyetle yetişmiş asker, nüfusun yüzde yedi sekizi hesaplanır. Kral hayranlıkla Mustafa Kemal'e bakar, gülümseyerek başını sallar.
-Ben doğru hesap yaptım Ekselans. Bir milyon ordunuz, BİR MİLYON DA ŞAHSEN SİZ ... Toplamı benim dediğimdir.
Ve, kadehini kaldırır.
işte İsmet Paşa'nın emrindeki birkaç tümene de Mustafa Kemal'in gelişi ile bir milyonluk bir kuvvet katılmış ve mucize gerçekleşmiştir. Şimdi bu ordunun, bu Mehmetçiğin, bu kumandanların önünde hangi düşman ordusu durabilirdi?
D U R A M A D I DA.